YAŞLILARDA DEPRESYON

Herkes uzun yaşamak ister; ama kimse yaşlanmak istemez.”

Jonathan Swift , PhD ANITA ÖSME

Assoc. Prof. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Yaşlanma, tüm canlılar için kaçınılmaz olan, beraberinde birçok işlevde azalmayı getiren gelişimsel bir süreçtir. Gelişim psikolojisi alanında önemli katkılarda bulunmuş olan Amerikalı bilim insanı Eric Erikson (1902-1994), insan gelişimini yaşamın tümünü kapsayan bir süreç olarak görmüştür. Bu sürecin son evresi, sekizinci evre “ego bütünleşimi ya da umutsuzluk” olarak adlandırılmaktadır. Bu evre, yaşlılık dönemini kapsamaktadır. Bu dönemde kişi ya hayatı boyunca tüm yaşadıklarını kabullenir ve üretkenliği sayesinde doyumu yaşar, ya da yılların anlamsız ve boş geçtiğini düşünerek umutsuzluğa kapılır. Umutsuzluk duygusu beraberinde ölüm korkusu getirir.           

          Yaşlılık kişiden kişiye göreceli olarak yaşanan bir dönemdir. Kişinin yaşlılığa yüklediği anlam tüm bu düşünceleri, hissettikleri ve geçmiş deneyimleri ile oluşur. Geçmişte yaşanan başarısızlıklar, elde edilememiş amaçlar, değersizlik ve işe yaramazlık duyguları, sosyal ilişkilerin ve bilişsel becerilerin azalması, umutsuzluk duygusunu arttırmaktadır. Böylelikle kişi büyük bir çökkünlük yaşamaktadır. Durum daha ağırlaştığı taktirde yatağından çıkamaz, gıda ve içeceği reddeder hale gelebilmektedirler.

          Yaşlılarda yaşın ilerlemesiyle birlikte birtakım psikolojik değişiklikler de yaşanmaktadır. Bu değişiklikler yaşlıların tüm yaşamını yani kişisel, ailesel, sosyal, sağlık yönden olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir. Yaşlılıkta yaşanan ruhsal sorunların başında depresyon gelmektedir. Yaşlılarda sık görülen depresyon, yaşam kalitesini azaltması ve sağlık harcamalarını arttırması nedeniyle yaşlılıkta önemli bir sağlık sorunu olma özelliğini korumaktadır. Yaşlılarda sık görülen depresyonun bulgu ve belirtileri farklı olduğu için hasta yakınları ve doktorlar tarafından sıklıkla tanınamayan depresyon, yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak da yorumlanabilir. Tedaviye yanıt açısından da çeşitlilik gösterir. Bu nedenle yaşlılarda depresyon zor tanınan ve genellikle yetersiz tedavi edilen bozuklukların başında gelir. Yaşlıda depresyon, demansın en erken dönemlerinde de görüldüğü için tanıda özellikle bu konu dikkate alınmalıdır.

Bu çalışmada, yaşlılık kavramı genel bir bakış ile anlatıldıktan sonra yaşlı bireylerde sık görülen depresyon, depresyonun sebepleri ayrıntılı incelenecek olup, ayrıca depresyon ile karışabilen psödodemans kavramına da yer verilecektir.

Anahtar Kelimeler: Yaşlılık,Yaşlanma, Depresyon, Psödodemans

GİRİŞ

Yaşlılık, yetişkinliğin bir uzantısı olarak yaşamın ileriki döneminde hem fiziksel hem de ruhsal değişimlerin görüldüğü bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre yaşlılık, çevresel etkenlere uyum sağlama yeteneğinin azalmasıdır.

          Yaşlanma kavramı, insan ve diğer canlılar için farklı anlamlarda kullanılmaktadır. İnsan dışındaki canlılarda yaşlanma çoğunlukla biyolojik ve fizyolojik süreçler ile ilişkilidir; ancak insan yaşlılığından söz edildiğinde, bu süreçlere ek olarak, yaşlanmaya psikolojik, sosyal, toplumsal ve kültürel anlamlar da yüklenmektedir.

Depresyon, yaşlılarda en sık gözlenen psikiyatrik bozukluklardan biridir. Yaşlıda depresyon olduğu doğru tespit edilirse hemen tedaviye başlanmalıdır. Bunun sonucunda yaşlının yaşam kalitesinde olumlu düzeyde artma/düzelme sağlamak mümkün olacaktır. Ancak eğer tedavide gecikme veya tedavi edilmediği taktirde ise yaşlının yaşamı açısından olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.

Yaşlılarda görülen depresyonun sebepleri arasında; çocuklarının evlenip evden ayrılması sonucunda tek kalma, özellikle eş kaybı, emeklilik (statü ve parasal kayıp), huzurevi/bakımevinde kalması, sağlık problemleri, günlük yaşam aktivitelerinde bozulmalar yer alabilir.

Yaşlanma sürecinde bilişsel ve bedensel işlevler etkilendiği için bazen depresyonun tanınması zorlaşabilmektedir. Yaşlanmaya bağlı ek sağlık sorunları da ortaya çıkabildiği için depresyon tanı ve tedavi düzenlenmesine de özellikle dikkat ve özen gösterilmelidir.

  1. YAŞLILIK KAVRAMI

Gelişim, doğumdan yetişkinliğe, yetişkinlikten yaşlılığa uzanan sürekli bir süreçtir. Yaşam boyunca kişinin vücudunda, tutumlarını, bilişsel süreçlerini ve davranışlarını etkileyen değişiklikler meydana gelir. İnsanların baş etmeleri gereken sorun türleri de yaşam süreci boyunca değişir (Atkinson&Hilgard, 1995).

Yaşlılık dönemi, Eric Erikson tarafından geliştirilen psikososyal gelişim evrelerinin sekizinci ve sonuncu evresidir. Erikson’un kuramına göre, yaşamda sekiz kritik evre vardır ve her evrede iki zıt özellik bulunmaktadır. Her evrede bulunan bireyin bu iki karşıt kriz özelliklerini aşması beklenmektedir. Kişinin başarılı ve mutlu olabilmesi bu krizlerle başa çıkabilmesine bağlıdır. Evreler arasında da bağlantı vardır. Şöyle ki; kişi bulunduğu dönemdeki krizi başarıyla atlatabilirse bir sonraki dönemdeki evreye de daha donanımlı olarak geçecektir. Yaşlılık dönemine denk gelen evre ise sekizinci ve son evre olan “benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluktur”. Benlik bütünlüğü içerisinde olan bir yaşlı, kendi yaşamıyla ilgili olumlu duygu ve düşünceler içerisindeyken, tam tersi özellik olan umutsuzluk durumunda ise yaşlı ümitsiz, hırçın, hatta ölüm korkusu içerisinde olabilmektedir (Bilgin, Tamkoç, Aydoğdu, 2021).

Tablo 1. Erikson’un Psikososyal Gelişim Evreleri

EVRELERYAŞLARI
Temel Güven x Güvensizlik0-1
Özerklik x Utanç2-3
Girişim x Suçluluk4-5
Çalışma x Aşağılık Duygusu6-12
Kimlik x Rol Karmaşası12-18
Yakınlaşma x Yalnızlık20
Üretkenlik x DurağanlıkYetişkinlik
Benlik Bütünlüğü x UmutsuzlukYaşlılık

Erikson’un son psikososyal krizi olan bütünlük-umutsuzlukta söz konusu olan, kişinin hayatın sonunu karşılaşma şeklidir. İleri yaş, bir düşünme zamanıdır, hayattaki geçmiş olaylara bir bakıştır (Atkinson&Hilgard, 1995).

Yaşlılık; biyolojik, sosyal, ekonomik ve kronolojik ölçütleri olan kavramdır (Akdemir ve Özdemir, 2006). Yaşlılık sözcük anlamı olarak, hayatın geç yani son dönemlerini ifade eden bir tanımlamadır. Bu dönemde bireyde her yönüyle bazı değişimler yaşanır ki, bunlar çoğu kere kayıp ve çöküşlerdir. Bu zamanda yaşlıda çoğunlukla fiziksel kayıplar görülmektedir. Ancak bu fiziksel kayıplara ek olarak sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik, bilişsel kayıplar da yaşanmaktadır. Tüm bu kayıplar aslında bir yaşlıda yaşanabilecek doğal kayıplardır (Onat ve Çevik, 2006). Yaşlılık, yaşamın doğal bir evresidir; nasıl ki doğumdan başlayarak bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik gibi doğal gelişim evreleri yaşanılıyorsa aynı şekilde yaşlılık dönemi de yaşanılabilmektedir. Diğer yaşam dönemleri gibi yaşlılık dönemi de kendine ait gelişimi ve özellikleri olan bir dönemdir. Bu dönemde, gerek fiziksel gerekse de zihinsel güç azalır. Ayrıca yaşlılık kavramı, göreceli bir kavram olup kişiden kişiye, toplumdan topluma, kültürden kültüre göre değişmektedir.

Yaşlılık bir hastalık değil, tüm organizmanın verimliliğinde bir azalma sürecidir. Yaşlanma ise, zaman geçişine bağlı olarak kazalar, yaralanmalar ve hastalıklar olmaksızın ortaya çıkan anatomik ve fizyolojik boyuttaki yapısal ve işlevsel değişikliklerdir. Yaşlanma, daha ziyade biyolojik değişiklikleri tanımlamak için kullanılmaktadır (Aydın, 2004).

Yaşlılık ve yaşlılıkta ortaya çıkan sorunların doğru değerlendirilmesi için bazı noktaların iyi bir şekilde tanımlanması ve algılanması gereklidir. Bu noktaları başlıca üç soru halinde formüle etmek mümkündür:

  1. Yaş (Yaşlılık) nedir?
  2. Sağlık nedir?
  3. Yaş ile sağlık arasındaki ilişkiler nelerdir? (Bilir, 2006).

Yaş, kronolojik bir kavramdır ve bir insanın doğumundan sonra ne kadar süre yaşadığı anlamına gelir. Sağlık ise, Dünya Sağlık Örgütü’nin (DSÖ) tanımına göre “bireyin bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyi durumda olması” demektir. İnsanlar yaşadıkları süre boyunca çeşitli çevresel faktörlerle karşılaşırlar. Bu faktörlerin etkisi ile insan vücudunda bazı değişiklikler meydana gelir. Çevresel faktörlerin yanı sıra organizmada zaman içinde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler olur ve bu değişiklikler insanın sağlığı bakımından belirleyici rol oynar. Bu değişiklikler belirli bir oranda olduğu ölçüde kişiyi olumsuz etkilemez, dolayısı ile kişinin sağlığını da bozmaz. Değişikliklerin kabul edilebilir düzeyi olan bu duruma fizyolojik değişiklikler adı verilir. Ancak yaşlılarda sağlık sorunlarının gençlere göre daha fazla olması, yaşlılık ile hastalıkların birlikte olduğu izlenimi yaratır, yaşlılık ile sağlık sorunlarının birbirine eşlik ettiği ve yaşlıların düşkün olduğu şeklinde düşünceye yol açar. Oysa yaşlılıkta, hastalıkların görülme sıklığı artmakla birlikte, bütün yaşlıların hasta ve bu nedenle de düşkün olduğu düşüncesi doğru değildir. Bu paralelde, hastalıkların, yaşlanmanın doğal sonucu olduğu görüşünün doğru olmadığı da ifade edilebilir (Bilir, 2006).

          “Yaşlı kimdir?” sorusu “Normal yaşlanma nedir?” sorusuyla yakından ilişkilidir (Cangöz, 2006). Normal yaşlanma, yaşlılardaki fiziksel, biyolojik yani tüm organlardaki işlev değişiklikleri olarak tanımlanabilmektedir. Burada önemli olan bu değişikliklerin herhangi bir hastalık, sağlık sebebiyle olmayıp sadece gelişimin doğal bir geçişi olarak yani geçen zamana göre olmasıdır (Amuk ve Oğuzhanoğlu, 2003). Nitekim, “yaşlı kimdir?” sorusuna verilen yanıtlar yaşın farklı tanımlarının yapılmasına neden olmuştur. Bunlar:

Kronolojik Yaşlanma: Doğumdan itibaren geçen yıl karşılığı kullanılan bir terim olup, yaşlanmaya bağlı değişikliklerin nasıl ve neden olduğu hakkında bilgi vermez (Cangöz, 2006). Toplumlarda yaşam dönemleri kronolojik yaşla belirlenmektedir. Örneğin 50-65 ileri olgunluk, 65 ve yukarısı yaşlı dönemi olarak kabul edilmektedir (Akın, 2006).

Biyolojik Yaşlanma: Bireyin yaşam sürecinde vücudun yapı ve fizyolojisinde görülen giderek artan, birikimli ve ağırlaşan tarzda ortaya çıkan olumsuz değişikliklerdir. Deride kırışıklıkların görülmesi, kasların gücünün azalması, görme ve işitme kayıpları, kalp atışlarının bozulması biyolojik yaşlanma belirtileridir (Akın, 2006).

Psikolojik Yaşlanma: Yaşlının yaşına ve gelişimine bağlı olarak davranışsal, uyum, bilişsel ve kişilik fonksiyonlarındaki değişimleridir (Amuk ve Oğuzhanoğlu, 2003). Yaşın ilerlemesine bağlı olarak yaşlıda eskiye özlem, geçmişten kopamama, geleceğe yönelik korku, güvensizlik, kaygı oluşabilir. Ve buna bağlı olarak da yaşlıda daha alıngan, hassas bir kişilik yapısı görülebilir (Akın, 2006).

Sosyal Yaşlanma: Yaşın ilerlemesiyle, bireyin toplumdaki rolünün değişmesidir. Örneğin emeklilik, bireyin iş yaşamındaki gruptan ayrılmasına neden olur. Sosyal etkinliklere yeterince katılamaması, sağlığı üzerine olumsuz etki yapar (Akın, 2006).

Patolojik Yaşlanma: Kültürel alışkanlığa veya çevresel faktörlere bağlı olarak patolojik yaşlanma ortaya çıkar. Örneğin; beslenme alışkanlığı nedeniyle proteinli besinlerin fazla alınması, sebze ve meyvelerin yeterince alınamaması, maddi bilgisizliği nedeniyle aşırı ve yetersiz beslenme yaparak vücudun organ sistemlerinde oluşturduğu bozukluklar patolojik yaşlanmaya neden olur (Akın, 2006).

Ekonomik Yaşlanma: Emeklilik ve yaptığı işten ayrılmasıyla parasal koşulların değişmesinin sonucu yaşlı kişinin yaşam biçiminin değişmesi, maddi olanakların azalması yaşlıyı sıkıntıya sokmaktadır (Akın, 2006).

          Kronolojik yaşlanma, biyolojik yaşlanma, psikolojik yaşlanma, sosyal yaşlanma, patolojik yaşlanma ve ekonomik yaşlanma, bunların hepsi toplam yaşlanma serilerini oluşturur. Bu serilerin tümünün karşılıklı etkileşimi sonucu yaşlanma ortaya çıkar (Akın, 2006).     

          Demografik anlamda yaşlılığın sınırı 65 yaş olarak benimsenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 65 ve üzeri yaşlardaki grubu “genç yaşlı” (65-74 yaşlar), “orta yaşlı” (75-84 yaşlar) ve “ileri yaşlı” (85 ve üzeri yaşlar) olmak üzere üç alt gruba ayırdı.

2017 yılında DSÖ tarafından yaşlı kavramı daha 65 yaş üstüne yani da ileri bir yaş olarak kabul edilmiştir. Şöyle ki; 0-17 yaş grubu “ergen”, 18-65 yaş grubu “genç”, 66-79 yaş grubu “orta yaş”, 80 ve üzeri yaş grubu ise “yaşlı” olarak sınıflandırılmıştır (Bilir, 2018).

          Tarihsel süreçte M.Ö. 8. Yüzyılda Homeros’a kadar uzanan yaşlılık kavramı, o zaman dilimi için cennette yaşama ile eşdeğer anılmaktadır. M.Ö. 424-347 yılları arasında yaşamış olan Platon, 81 yaşına kadar ulaşmıştır. Platon’a göre, yaşlanma kişiye özgüdür ve yaşlanmaya hazırlanmanın en iyi yolu gençlik ve yetişkinlik çağlarında görevlerin tam olarak yerine getirilmesinden geçmektedir. 89 yaşına ulaşmış Sophokles de, yaşlı insanı bilge bir insan olarak görmüş ve buna bağlı olarak da herkesin yaşlı insanların bilgilerine, deneyimlerine, nasihatlarına gerekli dikkatin ve önemin verilmesi gerektiğine inanmıştır (Onat ve çevik, 2006). 1881 yılında Fransız Hekim Charcot tarafından yaşlılık dönemi ve yaşlıların tedavileriyle ilgili ilk çalışmalar yapılmıştır.

Yaşlı sürecine ilişkin ilk çalışmalar bedensel ve ruhsal olsa da, Dünya Sağlık Örgütü’nün ilk tüzüğünün bu boyutlara sosyal boyutu da eklemesi, 2. Dünya Savaşı sonrasında artan yaşlı sayısı paralelinde ortaklaşan yaşlı sorunlarına dikkati çekmiştir. 20. Yüzyılın başlarında yaşlıların sorunlarının giderek fazlalaşması ve bu durumun herkes tarafından dikkatinin çekilmesi “geriatri” ve “gerontoloji” kavramlarının oluşmasına etki etmiştir (Onat ve çevik, 2006). Yaşlılık dönemini tüm biyolojik, fizyolojik, psikolojik, bilişsel, sosyolojik, ekonomik yani tüm yönleriyle inceleyen bilim dalına “gerontoloji (yaşlılık bilimi)”; yaşlılık sürecinde yaşlı bireylerde görülen hastalıkların tanı ve tedavileriyle uğraşan yani yaşlılık sürecindeki tıp alanına ise “geraitri (yaşlılık hekimliği)” denilmektedir (Aydın, 2004).

          Bireyin psikososyal gelişim süreci içerisinde her gelişim döneminde başarması gereken gelişim görevleri vardır. Yaşlılıktaki başlıca gelişim görevleri şunlardır:

  • Emekliliğe ve azalan kazanca uyum sağlama
  • Yaş grubuyla doğrudan ilişki kurma
  • Mutluluk verici yaşam koşulları kurma
  • Fiziksel güçteki ve sağlıktaki düşüşe uyum sağlamak
  • Yakınların, eşin ölümüne uyum sağlamak
  • Toplumsal ve yurttaşlık görevlerini yerine getirme (Aydın, 2004).
  • YAŞLILARDA DEPRESYON

Yaşlılarda ruhsal yönden görülen bazı değişimlerin onların yaşına yani yaşlılığına bağlama eğilimi hemen hemen herkes tarafından yapılmaktadır. Mesela yaşlı huysuzsa, inatçıysa, depresyondaysa…bunun gibi akla gelebilecek her türlü özellikler yaşlıların en belirgin özelliği olarak varsayılmaktadır. Yaşlı bir insanın her türlü olumlu/olumsuz duygusu, davranışı yaşına bağlanmaktadır; yani “o” yaşlı olduğu için bu duygu ve düşüncededir. Bununla birlikte yaşlılarda zamanın ve yaşın ilerlemesiyle fiziksel değişiklikler de görülmektedir. Bazı yeteri kadar açıklanamayan fiziksel bozuklukların yaşlı insanların yalnızca fiziksel değil aynı zamanda, ruhsal sorunlarından da kaynaklandığı düşünülmektedir. Yaşlılarda görülen ruhsal bozukluğun en azından bir kısmının fiziksel bir açıklaması olsa da, bu açıklama yanıltıcıdır, çünkü yaşlılarda saptanan psikopatolojinin çoğu fizyolojik yaşlanma süreçlerine bağlı değildir. Yaşlılıkta görülen uyumsuz kişilik özellikleri ve başa çıkma becerilerinin yetersiz oluşu, sağlıkta, kalıtsal yönelimde ve yaşamdaki stres kaynaklarında olduğu kadar psikolojik rahatsızlıklarında da önemli rol oynar (Davison & Neale, 2004).

Yaşlılarda sık görülen ruhsal hastalıkların başında depresyon bulunmaktadır. Depresyon, yaşlının yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltmakla birlikte sağlık sektöründeki harcamalarda da yükselme göstermesi sebebiyle önemli bir sağlık sorunu olarak görülmektedir. Yaşlılık dönemindeki depresyonun bulgu ve belirtileri farklı olduğu için ve yaşlılık döneminin, yaşlanmanın doğal bir belirtisidir gibi görüldüğü için yaşlılık depresyonu hem hasta yakınları hem de doktorlar tarafından sıklıkla tanınamamaktadır. Bu nedenle yaşlılarda ortaya çıkan depresyon hem zor tanınan hem de tedavi açısından çeşitliliği fazla olduğu için yeterli düzeyde tedavi edilemeyen bozuklukların başında gelir. Bununla birlikte depresyon sonucu ile intihar da görülebilmekte olup, özellikle bu yaşlılık döneminde depresyon tanı ve tedavisi çok önemli ve özel bir alan olarak yer almaktadır.

Yaşlılarda görülen depresyon, bedensel yakınmalar ve bilişsel belirtilerle karıştırılabilir, ya da yaşlılar kendilerinde görülen sıkıntıları, üzüntüleri, ruhsal değişimleri bildirmekte zorluk yaşayabilirler. Bakımevlerinde, huzurevlerinde kalan ya da fiziksel rahatsızlık nedeni ile hastanede yatan yaşlılarda, majör depresif bozukluk ve/veya depresyon belirtileri görülme oranı fazladır (Cankurtaran, 2006).

  • Yaşlılarda Görülen Depresyonun Belirtileri

Depresyon, diğer yaş gruplarında olduğu gibi, yaşlılık döneminde de çok sık görülmektedir. Bu durum kişilerin yaşam düzeyini, kalitesini önemli ölçüde azaltmakla birlikte ciddi olumsuzluklara sebebiyet verebilir. Depresyon esnasında yaşlıda var olan biyolojik, psikolojik, kişisel, sosyolojik, ekonomik, bilişsel gibi birçok etken önemli ölçüde etkilenmektedir. Yaşlılarda ortaya çıkan depresyon, diğer yaş gruplarındakilere göre farklı bir belirti dağılımı gösterebilir. Yaşlılarda görülen depresyon belirtileri şunlardır (İşcen, 2006):

  • Üzüntü, keder, elem gibi çökkün duygudurum
  • Kişilikte ve davranışta değişimler, sorunlar (ajitasyon, agresif, hırçın, alıngan, hassas, tahammülsüzlük)
  • Enerji, kuvvet azalması, psikomotor işlevlerde yavaşlama, gerileme
  • İlaç almayı reddetme, doktora gitmeme gibi kendine bakımda azalma
  • Konsatrasyon, odaklanma, dikkat güçlüğü
  • İştah ve kilo değişikliği (artış ya da azalma)
  • Uyku süresinde değişiklik (artış veya azalma)
  • Açıklanamayan bedensel ağrıların ve yakınmaların artması (somatik uğraşlar)
  • Doktora/hastaneye gitme sıklığı
  • Yaşamdan zevk almama
  • Kendini değersiz hissetme
  • Kayıpla başa çıkma becerisini kaybetme
  • Unutkanlık (bellek problemleri)
  • Ölüm düşünceleri ve buna bağlı özkıyım (intihar) düşünceleri (Kaya, 1999)

Tablo 2. DSM-V Depresyon Tanı Ölçütleri (Büyükgök ve Kulaksızoğlu, 2021)

Yeğin (Major) Depresyon Belirti Tarama Listesi
Çökkün duygudurum nerdeyse her gün, günün büyük bir bölümünde bulunur ve bu durumu ya kişinin kendisi bildiri (örn. Üzüntülüdür, kendini boşlukta hisseder ya da umutsuzdur) ya da bu durum başkalarınca gözlenir (örn. Ağlamaklı görünür).
Bütün ya da nerdeyse bütün etkinliklere karşı ilgide belirgin azalma ya da bunlardan zevk almama durumu, neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde bulunur (öznel anlatıma göre ya da gözlemle belirlenir).
Kilo vermeye çalışmıyorken (diyet yapmıyorken) çok kilo verme ya da kilo alma (örn. Bir ay içinde ağırlığının %5’inden daha çok olan bir değişiklik) ya da neredeyse her gün, yeme isteğinde azalma ya da artma.
Neredeyse her gün, uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma.
Neredeyse her gün, psikodevinsel kışkırma (ajitasyon) ya da yavaşlama (başkalarınca gözlenebilir; yalnızca, öznel, dinginlik sağlayamama ya da yavaşladığı duygusu taşıma olarak değil).
Neredeyse her gün, bitkinlik ya da içsel gücünün kalmaması (enerji düşüklüğü).
Neredeyse her gün, değersizlik ya da aşırı ya da uygunsuz suçluluk duyguları (sanrısal olabilir).
Neredeyse her gün, düşünmekte ya da odaklanmakta güçlük çekme ya da kararsızlık yaşama (öznel anlatıma göre ya da başkalarınca gözlenir).
Yineleyici ölüm düşünceleri (yalnızca ölüm korkusu değil), özel eylem tasarlamaksızın yineleyici kendini öldürme (intihar) düşünceleri ya da kendini öldürme girişimi ya da kendini öldürmek üzere özel bir eylem tasarlama.
Süregiden (Distimi) Depresyon Bozukluğu Belirti Tarama Listesi
Yeme isteğinde azalma ya da aşırı yemek yeme.
Uykusuzluk çekme ya da aşırı uyku uyuma.
Enerji düzeyinde azalma ya da bitkinlik.
Benlik saygısında azalma.
Odaklanamama ya da karar vermekte güçlük çekme.
Umutsuzluk duyguları.

Amerikan Psikiyatri Birliği’ nin DSM-V ile belirlediği yukarıdaki depresyon tanı ölçütleri için iki haftalık dönem boyunca, depresif belirtilerden en az beşi bulunmalı ve bu belirtilerden en az biri çökkün duygudurum ya da ilgisini yitirme ya da zevk almama olmalıdır. Bu belirtiler, klinik açıdan yaşlıda belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellik alanlarında (işle ilgili, sosyal yönden…) düşmeye sebep olur.

  • Yaşlılarda Görülen Depresyonun Nedenleri

Yaşlılarda görülen depresyon etiyolojisinde pek çok etken rol oynamaktadır. Yaşlılık döneminde, depresyon kadınlarda erkeklerden daha fazla görülmektedir. Yaşlılarda depresyon etiyolojisinde; normal yaşlanma ve hastalıklara bağlı olarak patolojik yaşlanma sürecine ait birtakım biyokimyasal değişikliklerin depresyona etki ettiği ve vücut sistemlerini fazlasıyla etkileyen fiziksel hastalıklar, çoğul ilaç kullanımı, beslenme yetersizliği rol oynamaktadır. Yaşlılık döneminde fiziksel hastalıklara ek olarak bilişsel bozukluklular da görülebilmektedir. Bu fiziksel ve bilişsel bozukluklar  yaşlılardaki depresyonu önemli ölçüde etkilediğinden depresyonun tanınması ve tedavi edilmesini güçleştirmektedir. Çevresel faktörlerin de depresyona etki ettiği öne sürülmüştür. Bu çevresel faktörler arasında; sosyal ilişkilerde azalma/sosyal izolasyon, yakınlık kurma kapasitesinde azalma, düşük benlik saygısı, düşük sosyoekonomik düzey, eş kaybı, emeklilik, kadın olmak, bekar olmak, boşanmış olmak, stres etkenleri, tıbbi ve nörolojik hastalıkların varlığı, ilaçlar, alkol ve madde kullanımı, bakımevi/huzurevinde yaşama, daha önce depresyon atağı geçirmiş olmak, daha önce intihar girişimlerinin varlığı, bilişsel bozukluk olması (bellek, dikkat gibi zihinsel yetilerdeki sorunlar), sevilen insanların kaybı, yakın dönemde olan olumsuz yaşam olayları gibi psikolojik ve sosyal risk faktörleri yer almaktadır (Davison & Neale, 2004; Özaşkınlı, Öztürk, Eraslan ve Bora, 2005; Kaya, 1999).

Tablo 3. Yaşlılıarda Depresyonun Gidişini Etkileyen Etkenler (İşcen, 2006)

Olumsuz Etkenler  Olumlu Etkenler
Kısıtlı yaşantı  İyi işlevsellik
Hobi azlığı  Uğraşların olması
Fiziksel hastalık  Düzenli sağlık kontrolü
Aktivite azlığı  Sosyal yönden aktif olma
Kötü beslenme  Düzenli beslenme
Hafif demans  İyi görme, iyi bilişsel düzey
Eşini kaybetme  Eşiyle birlikte yaşama
Sosyal izolasyon  Aile bağlarının iyi olması
Ekonomik sıkıntılar  İyi gelir düzeyi
Konut ve bakım sorunu  Alışkın olduğu çevre
  • Demansa Karşı Depresyon (Psödodemans)

Yaşlı hastalarda görülen depresyon; dikkat, bellek, kavramsallaştırma gibi bilişsel işlevlerin bozulmasına neden olabilir ve bu durum “psödodemans (yalancı demans)” olarak adlandırılır. Bazı araştırma çalışmaları, görünüşte demans belirtileri gösteren yaşlı bireylerin, depresyon tedavisi aldıklarında yakınmalarının geçtiğini ya da durumlarında iyileşme olduğunu kaydetmiştir. Öte yandan, depresyonlu kişilerde, bilişsel bozukluğun sıkça saptanması nedeniyle depresyon olguları sık olarak demans bozukluğu şeklinde yanlış teşhis edilir. Bu konu ayırıcı tanı açısından önemlidir, çünkü, depresyon genel olarak geri dönülebilir olmasına karşın demans böyle değildir.

Gerçek demans ile depresyona bağlı bilişsel bozukluk ayırımı zordur. Depresyon belirtilerinden önce unutkanlık ve diğer demans belirtileri başlamışsa; depresyon tedavisi ile demans belirtilerinde değişiklik olmamışsa; depresyondan sonra da demans belirtileri devam ediyorsa; hasta bilişsel kayıplarının farkında değilse-kaybına içgörüsü yoksa- demans lehine düşünülmelidir. Depresyona bağlı bilişsel bozukluk olduğunda hasta bilişsel değerlendirme yapılmasına isteksizdir, umursamaz davranabilir, bilişsel kayıplarının farkındadır, bilişsel kayıplarının ne zaman başladığını daha kesin ve yakın bir tarihle anlatır. Depresyonlu hastalar unutkan olabilirler, bu da sevdiklerinin demansdan kuşkulanmasına neden olabilir, ancak depresyonlu insanlar unutkanlıktan şikayet edebilirken, demanslı olanlar unuttuklarını da unutur (Eker, 1998; Bayraktar, 1997; Cankurtaran, 2006).

Tablo 4. Demans ve Psödodemans Arasındaki Bazı Klinik Farklar (Sivrioğlu ve Kırlı, 2001; Çakmak ve Saatçioğlu, 2003)

Klinik GörünümPsödodemansDemans
Başlangıç biçimiHızlı ve davranış değişikliği ile gidenSinsi ve aylar içinde ilerleyen
DuygudurumApatik veya depresifDalgalanan, bazen apatik, bazen normal
Bilişsel kayıpİleri derecede yakınılmaktaYakınma nadir
Uzak-yakın geçmiş hafızaEşit derecede ve ani bozulmaYakın geçmiş hafızası daha kötü
Spesifik olayları hatırlamaHatırlanmazDiğer olaylarla aynı derecede unutulur
Dikkat ve yoğunlaşmaGenellikle iyiGenellikle kötü
Yakınmaların gece şiddetlenmesiYokVar
Entelektüel işlevlerYakınması fazladır, testleri yapamamaktan yakınır ama objektif testlerde sonuçlar iyidirNöropsikolojik testlerde objektif değildir, hastalar yetersizlik hissederler
Benlik algısıZayıfNormal
Durumuyla bağlantılı bulgularAnksiyete, insomnia, anoreksiNadir: bazen insomnia
SüreDeğişken, semptomlar spontan olarak veya tedaviyle kaybolabilirSemptomlar aylar veya yıllar içinde yavaş ilerler
Başvuru nedeniKendileri başvurur, demans konusunda endişelidir, demans hakkında bilgi almışlardırHasta, bellek, kişilik veya davranış değişikliklerini fark eden hasta yakınları tarafından getirilir
ÖyküPsikiyatrik öykü ve/veya ailesel/kişisel sorunlarAilede demans öyküsü nadir değildir
  • Yaşlılarda Görülen Depresyon Tanısındaki Farklılık ve Zorluklar

Depresyon, yaşlıda (yaşlılık döneminin doğal bir sonucu olarak görüldüğünden) sıklıkla atlanabilen veya tanı konulsa bile yeterli ölçüde tedavisi yapılamayan bir hastalıktır. Yaşlıda depresyon tanısının konulmasında bazı zorluklar bulunmaktadır. Bu zorluklara neden olan faktörler şu şekildedir:

  1. Yaşlıda depresyonun klinik görünümündeki farklılıklar görülmektedir; yaşlı yaşadığı ruhsal değişikliği (umutsuzluk, korku gibi) tam olarak adlandıramamakta ve yaşlıda bazı yakınmalar, uyku, iştah değişiklikleri görülüp bunlar depresyon olarak değil de normal bir tıbbi hastalık olarak tanımlanmaktadır.
  2. Yaşlı bireyler yaşadıkları ümitsizlik, değersizlik, intihar düşünceleri gibi ruhsal sıkıntılarını kişisel olarak algılayıp utanma duygusu içerisinde olduğundan ve de başka insanlar tarafından damgalanacakları endişesiyle kendilerinde olan bu sıkıntıları dile getirmede zorluk yaşadığı gibi doktora başvurmakta da gecikmektedirler.
  3. Yaşın ilerlemesiyle birlikte yaşlıda bilişsel kayıp/bozulma da görülmektedir. Buna bağlı olarak yaşlıda yaşadığı ruhsal durumu fark etme ve bunu dile getirmede zorluk yaşanabilmektedir.
  4. Yaşlılarda görülen depresyon toplum tarafından yanlış inanış ve önyargıyla görülmektedir. Halbuki yaşlı bir kişinin de diğer yaş gruplardaki kişiler gibi depresyonda olması hem normal hem de beklenebilen bir durumdur.
  5. Yaşlılarda görülen depresyonu bazen hekimler de yaşlılık döneminin doğal bir sonucu olarak kabul edip önyargı içerisinde olabilmektedir. Bunun sonucunda da tedavi gecikmekte olup bazen ciddi sonuçlar bile (ölüm) yaşanabilmektedir.

Yukarıda sayılan durumlara bağlı olarak görülmektedir ki yaşlı bireylerde depresyon çok farklı klinik durumlarla ortaya çıkabilmekte. Şunu belirtmek gerekir ki; depresyonun tanısı ve tedavisi zor olabilmekte ve yaşlı tarafından dile getirilen tüm belirtiler-özellikle intihar düşünceleri, bedensel ağrılar-özellikle hekim tarafından iyi dinlenip uygun tedavinin hemen başlanmasında fayda olacaktır. Unutmamak gerekir ki depresyon, yaşlılığın ve yaşlanmanın doğal sonucu değildir (Aki, 2013).

  • Yaşlılarda Görülen Depresyonun Sonuçları

Yaşlıda gözlenen değişiklikler (ailesi ve bakmakla yükümlü olduğu kişi/kişiler tarafından), yaşlının dile getirdiği veya anlatmaya çalıştığı sorunlar hemen dikkate alınmalı ve hekime başvurulmalıdır. Hekim tarafından tüm şikayetler dikkatli bir şekilde dinlenip uygun tanı konulup tedaviye başlanılmalıdır. Çünkü yaşlılarda ortaya çıkan depresyon, diğer yaş gruptaki kişilerden daha uzun ve zahmetli bir tedavi süreci oluşturur. Depresyon tedavisi olumlu veya olumsuz sonuçlansa da mutlaka tedaviye başlanılmalı ve yakın takibe alınmalıdır. Aksi taktirde hayati açıdan olumsuz sonuçlar görülebilir. Bu açıdan yaşlılarda ortaya çıkan depresyonun sonuçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kişisel, sosyal, mesleki yani yaşlının genel olarak tüm işlevselliğinde azalma, bozulma.
  • Hayat kalitesinde azalma, bozulma.
  • İntihar riski ve bunun sonucuna bağlı olarak ölüm riski fazlalığı.
  • Bilişsel işlevindeki bozulma sebebiyle demans gelişme riski fazlalığı.
  • Sağlık hizmetlerinin daha fazla kullanılması sebebiyle bakım maliyetinin yüksekliği.
  • Yaşlıya bakım verenlerde (ailesi, bakıcısı, kurumda kalıyor ise oradaki bakım elemanları vs.) tükenmişlik.
  • Genel sağlığında bozulma, tıbbi hastalıkların görülme yüksekliği.
  • Anksiyete ve madde kullanımı fazlalığı.
  • Yaşlılarda Görülen Depresyon Değerlendirmesinde Kullanılan Ölçekler
    • Geriatrik Depresyon Ölçeği

Ölçeğin Özellikleri:

  • Özgün Adı: Geriatric Depression Scale.
  • Uygulanacak / Hedef Grup: 60 yaş ve üzeri, orta ve ağır düzeyde demansı olmayan, belirgin bir işitme güçlüğü yaşamayan yaşlı kişiler.
  • Ölçtüğü Nitelik: Yaşlı kişilerin depresyon yönünden değerlendirmesini yaparak, depresif belirtilerin düzeyini ve şiddetini ölçmek.
  • Ölçek Türü: Ölçek, kişilerin kendilerinin işaretleyebileceği şekilde düzenlenmiştir. Ancak yaşlı bireylerin eğitim, sağlık ve sosyal düzeyleri gözetilerek, görüşmeci tarafından ölçekteki maddelerin okunup alınan cevapların yine görüşmeci tarafından işaretlenmesi uygun olacaktır.
  • Kapsamı: Ölçek toplam 30 maddeden oluşmuş olup, “Evet” ya da “Hayır” olarak iki seçenekten birini söylemesi istenir.
  • Uygulama: Ölçeğin başlangıcında yazılı yönergesi bulunmaktadır. 30 madde olarak verilen cümlelerin Evet/Hayır olarak işaretlenmesi yeterlidir. Kendi başına doldurulamadığı durumlarda görüşmeci tarafından sorular okunup alınan cevaplar işaretlenir. Yaşlı, soruda kararsız kaldığı durumda ise görüşmeci tarafından soru tekrar okunur gerekirse açıklayıcı bilgi de verilir ve cevap vermesi sağlanır. Olabildiğinde boş madde bırakılmamasına özen gösterilir.
  • Yönerge: Ölçeğin yönergesi başında vardır ve kişiyle görüşme sırasında puanlamanın hangi ölçüte göre yapılacağı belirtilmiştir.
  • Puanlama: 1.-5.-7.-9.-15.-19.-21.-28.-29.-30. Sorulara verilen evet yanıtları 0, hayır yanıtları 1 olarak kodlanır. Diğer sorularda ise kodlama ters yöndedir; evet yanıtları 1, hayır yanıtları 0 olarak kodlanır. Toplam puan 0-30 arasında değişir.
  • Değerlendirme: 0-14 minör depresyon; 14-30 majör depresyon (Köroğlu ve Aydemir, 2012).

Tablo 5. Geriatrik Depresyon Ölçeği (GDS)

Lütfen yaşamınızın son bir haftasında kendinizi nasıl hissettiğinize ilişkin aşağıdaki soruları kendiniz için uygun olan yanıtı işaretleyerek yanıtlayınız.

 EVETHAYIR
1) Yaşamınızdan temelde memnun musunuz?  
2) Kişisel etkinlik ve ilgi alanlarınızın çoğunu halen sürdürüyor musunuz?  
3) Yaşamınızın bomboş olduğunu hissediyor musunuz?  
4) Sık sık canınız sıkılır mı?  
5) Gelecekten umutsuz musunuz?  
6) Kafanızdan atamadığınız düşünceler nedeniyle rahatsızlık duyduğunuz olur mu?  
7) Genellikle keyfiniz yerinde midir?  
8) Başınıza kötü bir şey geleceğinden korkuyor musunuz?  
9) Çoğunlukla kendinizi mutlu hissediyor musunuz?  
10) Sık sık kendinizi çaresiz hissediyor musunuz?  
11) Sık sık huzursuz ve yerinde duramayan biri olur musunuz?  
12) Dışarıya çıkıp yeni bir şeyler yapmaktansa, evde kalmayı tercih eder misiniz?  
13) Sıklıkla gelecekten endişe duyuyor musunuz?  
14) Hafızanızın çoğu kişiden daha zayıf olduğunu hissediyor musunuz?  
15) Sizce şu anda yaşıyor olmak çok güzel bir şey midir?  
16) Kendinizi sıklıkla kederli ve hüzünlü hissediyor musunuz?  
17) Kendinizi şu andaki halinizle değersiz hissediyor musunuz?  
18) Geçmişle ilgili olarak çokça üzülüyor musunuz?  
19) Yaşamı zevk ve heyecan verici buluyor musunuz?  
20) Yeni projelere başlamak sizin için zor mudur?  
21) Kendinizi enerji dolu hissediyor musunuz?  
22) Çözümsüz bir durum içinde bulunduğunuzu düşünüyor musunuz?  
23) Çoğu kişinin sizden daha iyi durumda olduğunu düşünüyor musunuz?  
24) Sık sık küçük şeylerden dolayı üzülür müsünüz?  
25) Sık sık kendinizi ağlayacakmış gibi hisseder misiniz?  
26) Dikkatinizi toplamakta güçlük çekiyor musunuz?  
27) Sabahları güne başlamak hoşunuza gidiyor mu?  
28) Sosyal toplantılara katılmaktan kaçınır mısınız?  
29) Karar vermek sizin için kolay oluyor mu?  
30) Zihniniz eskiden olduğu kadar berrak mıdır?  
  • Cornell Demansta Depresyon Ölçeği

Ölçeğin Özellikleri:

  • Özgün Adı: Cornell Scale for Depression in Demantia.
  • Uygulanacak / Hedef Grup: Demans hastaları.
  • Ölçtüğü Nitelik: Ölçek, demanslı hastalardaki depresif belirtileri, hasta ve bakım verenden alınan bilgiler doğrultusunda daha iyi tanımayı sağlar.
  • Ölçek Türü: Görüşmeci tarafından değerlendirilir.
  • Kapsamı: Ölçek toplam 19 maddeden oluşur ve beş alt grubu bulunmaktadır.
  • Uygulama: Hastanın yakınlarından ve bakım verenden bilgi alınarak ölçek doldurulur.
  • Yönerge: Ölçekte bulunan toplam 19 madde sorgulanır ve şiddetine göre 0-2 puan arasında değerlendirme yapılır.
  • Puanlama: Ölçekteki soru maddelerinin şiddetine göre 0-1-2 olarak puanlanır. 0= yok; 1= hafif ya da orta derecede; 3= şiddetli.
  • Değerlendirme: Toplam puan şiddeti ifade eder. 6 puanın altı genel bir kural olarak depresyonun olmadığına işaret eder (Köroğlu ve Aydemir, 2012).

Tablo 6. Cornell Demansta Depresyon Ölçeği (CDDÖ)

Duygudurum ile ilişkili bulgular   
Anksiyete (Huzursuz görünüm, derin düşünceli görünüm, kaygılı hal)012
Üzüntü (Üzgün yüz görünümü, üzgün ses tonu, ağlamaklı hal)012
Sevinçli olaylara tepki vermeme012
İrritabilite (Kolayca öfkelenme, kısa süreli gevşeme)012
Davranış değişiklikleri   
Ajitasyon (Huzursuz beden dili, ellerini sıkma, saçını çekme)012
Retardasyon (Hareketlerde yavaşlama, yavaş konuşma, yavaşlamış reaksiyon)012
Çok sayıda fiziksel yakınma (Yalnız gastrointestinal yakınmalar varsa 0 puan)012
İlgi kaybı (Her zamanki aktivitelere ilgide azalma)012
Fiziksel bulgular   
İştah kaybı (Her zamankinden az yemek yeme)012
 Kilo kaybı (1 ayda 2,5 kg’dan fazla kayıp varsa 2 puan)012
 Enerji kaybı (Kolay yorulma, aktiviteyi sürdürememe)012
Döngüsel fonksiyonlar   
 Duygudurumda diurnal değişiklik (Semptomlar sabahları daha kötüdür)012
 Uykuya dalmakta güçlük (Her zamankinden geç uykuya dalma)012
 Uykudan sık uyanma012
 Sabah erken uyanma (Her zamankinden erken uyanma)012
Düşünsel değişiklikler   
 Özkıyım (Hayatı yaşamaya değer bulmama, intihar düşüncesi ya da girişim)012
Zayıf özgüven (Kendini suçlama, değersiz bulma, başarısızlık/becerisizlik duygusu012
 Kötümserlik (Kötülük beklentisi)012
 Duygudurum ile uyumlu sanrılar (Yoksulluk, hastalık, kayıp sanrıları012
  • Yaşlılarda Görülen Depresyonun Tedavisi

Diğer yaşam dönemlerinde olduğu gibi yaşlılık döneminde de depresyon tanısı konulduğu zaman tedaviye hemen başlanılmalıdır. Multidisipliner bir çerçevede multidisipliner bir tedavi (farmakolojik, psikolojik ve sosyal) önemlidir. Esas olan burada, depresyonda olan yaşlının tüm tıbbi, psikolojik, sosyal ihtiyaçlarının sağlanmasıdır. Erişkinlerdeki depresyonun tedavisi yaşlılara da uygulanabilmektedir; antidepresanlar, psikoterapötik görüşmeler, EKT (elekrokonvulsif tedavi) kullanılır. Depresyona psikotik belirtiler de eşlik edebilir, buna psikotik depresyon adı verilir ve tedaviye andepresan ile birlikte antipsikotiklerin de eklenmesi uygun olacaktır. Fakat bu psikotik depresyon durumunda intihar düşünceleri gibi hayati risk de olabilmektedir. Bu durumda yaşlı yakın gözlem ve takip altında tutulup uygun tedavinin başlanması gerekmektedir. Burada EKT (elekrokonvulsif tedavi) kullanımı önemlidir ve uzman bir hekim tarafından tedavi edilmesi durumunda olumlu yanıt alınabilmektedir. Bu dönemde aile de sıklıkla tedaviye katılırsa daha olumlu sonuç görülebilmektedir. Aileye ve yaşlıya depresyon hakkında gerekli bilgi verilmeli, tedavi planı, amacı, süreci açıklanmalıdır. Ayrıca fiziksel aktiviteler de bu dönemde faydalı olabilmektedir. Özellikle kısa yürüyüşler, bulunduğu ortam dışına çıkma, sosyal ortamlara katılma sağlanarak yaşlı depresif bireyin yaşamında ve tüm işlevselliğinde olumlu yönde değişim ve yarar gözlenebilecektir. Ayrıca yaşlılarda var olan diğer tıbbi hastalıkları da özellikle bu dönemde atlamayıp gerekli tedavilerinin devamı sağlanmalıdır (Eren, 2020; Aki, 2013).

2.8 Yaşlılarda Görülen Depresyonun Değerlendirilmesi

  1. Yaşlıdan ve yaşlı yakınlarından detaylı, ayrıntılı öykü alınmalıdır: hastalığın başlangıcı, seyri, tıbbi genel öykü, şimdiki ve geçmişte kullandığı ilaçlar.
  2. Ruhsal durum muayenesi yapılmalıdır: yaşadığı depresif durumu, bilişsel işlevler.
  3. Standart bir mental durum muayenesi yapılmalıdır: standardize mini mental test, gerekirse de ayrıntılı nöropsikolojik testler.
  4. Ayrıntılı fizik muayene yapılmalıdır: medikal veya nörolojik bozukluklar dışlanır.
  5. Uygun kan ve idrar tetkiklerini istenmelidir: kan ve idrar tahlilleri, B12 vitamini ve folat düzeyleri, RPR/VDRL, HIV testi, idrar madde taraması ve beyin görüntüleme çalışmaları.
  6. Var olan tüm tıbbi bozukluklar tedavi edilmelidir: uygun olmayan ilaçlar kesilir, gerekli tedavi (ilaç, psikoterapi vb.) başlanır (Eren, 2020).

2.9 Depresyonlu Bir Yaşlıya Yaklaşım

  • Öncelikle depresyonun her yaşta görülebileceği gibi yaşlıların da depresyon geçirebilecekleri bilinmeli ve unutulmamalıdır. Ancak yaşlı bir bireyin depresyon belirtileri diğer yaş grubundaki kişilerden farklı olabilir; yaşlı devamlı somatik ve psikolojik bir yakınma içerisinde olup sizi bunaltıcı duruma sokabilir. Dikkatli ve sabırla onu dinleyin. Yargılamadan, anlayışla, özveriyle yaklaşın.
  • Doktora başvuran ya da yakınları tarafından doktora getirilen yaşlı, doktor tarafından iyi dinlenmeli, gerekli tetkik, muayene yapılıp depresyon tanısına varıldığında yaşlı takip edilip izlenecek süreç hem kendisine hem de ailesine anlatılmalıdır. Çünkü yaşlı bireyde görülen depresyon, hem uzun bir süreç hem de yaşlı ve ailesi açısından dikkatli olunması gereken bir hastalıktır. Bu tedavi sürecinde psikiyatri hekimi ile birlikte psikolog desteği de önem taşımaktadır (bu iki uzmanın özellikle geriatri alanında uzman olmaları tedaviyi daha iyi şekillendirecektir).
  • Depresyondaki bir yaşlının kendine olan değerinde yani benlik saygısında düşme gözlemlenebilir. Her türlü birlikteliğe, iş birliğine karşı gelebilir. Bu durumda yaşlının benlik değerini yükseltmeye çalışın, ona değer verildiğini, onun da var olduğunu göstermeye çalışın. Unutmayın ki sizi reddetmesinin sebebi yaşadığı depresyon sürecidir.
  • Depresyondaki bir yaşlıya “senin bir şeyin yok, hepsi yaşlılıktandır, geçer bir süre sonra” gibi kendisini ve yaşadığı durumu yok saymayın. Aksine onu anlayın, “evet böyle şeyler hissedebilirsin, aynı duyguları bizler de bazen yaşayabiliyoruz, bunlar bizim ruhsal olarak biraz sıkıntıda olduğumuzu gösteriyor, ama daha iyi olacaksın” gibi açıklayıcı ve yaşlının anlayabileceği şekilde olumlu, samimi, empatik bir yaklaşımda olun.
  • Eğer yaşlı artık yaşamak istemediğini açıkça söylerse ya da düşünce olarak ifade etse de hemen hekime bildirin ve dikkatli olun.
  • Bu süreçte bazen yatağından, odasından çıkmak istemeyebilir. Onu kendi haline bırakmamakta fayda olabilir. Dışarıya çıkması için fırsatlar yaratın, önce ev içinde sonra da dışarıda yürüyüş yapılabilir, egzersiz programları düzenlenebilir, değişik mekanlarda sohbet, çay-kahve içme gibi aktiviteler düzenlenerek yaşlının devamlı odasında kalması önlenebilir.
  • Yemek yeme ve içmeyi bu süreçte reddebilir. Uygun bir şekilde kendisine yaklaşarak iyi ve sağlıklı olmak için gıdaya ve yeterli sıvıya ihtiyacı olduğu anlatılmalıdır. Eğer olumsuz sonuç alınıyorsa hemen hekime haber verin. Çünkü açlık ve yeterli sıvı alınamaması sonucu yaşlıda metabolik bozukluklar ortaya çıkabilir.
  • Bu süreçte bilişsel olarak kayıplar da olabileceği düşünülerek, bu kayıbı önlemek için ve de yaşadığı depresyondan kaynaklanan olumsuz ruh halinden kurtarmak için dikkatini bir şeylerle oyalamakta fayda olabilir. Kendi yapabildiği ölçüde uğraşlar bularak (el örgüsü, bulmaca çözmek, tavla, oyun kartı oynamak gibi) daha aktif, canlı olması sağlanabilir. (Karagöz, 2012).
  • Yaşlı depresif bireyler sıkıntılarını, hissettiklerini, yaşadıklarını uzunca anlatmak isteyebilirler, bu durumda sabırla dinlenmeli, söylediklerinin önemli olduğu hissettirilmelidir. Bazen sadece dinlenmek bile rahatlamalarına yardımcı olabilmektedir. İlgi, sevgi, şefkat, zaman ayırmak bu süreçte belki de ilaçtan çok daha faydalı olabilecektir.
  • Yaşlı depresif bireyler, bu süreçte hiçbir şey için zorlanmamalıdır. Kendisine gerekli olan teklif yapılmalı fakat ısrar edilmemelidir. Umutsuz bir durumda olursa kendisine samimi olarak yaklaşılmalıdır.
  • Depresyonda olan yaşlının düşünce şekilleri yeniden yapılandırılmalıdır. Duygu ve düşünce ifadeleri desteklenmelidir. Yaşamda olumlu şeylerin de var olduğu hatırlatılmalıdır. Eskiden yapmaktan zevk aldığı şeylerden konuşulmalıdır.
  • Yaşadığı depresyon sebebiyle yaşlıda güven duygusu azalabilir. Bu sebeple güven duygusu yaşlıya hissettirilerek umutsuzluk, çaresizlik, geleceğe yönelik korku ve endişe duygularını azaltması sağlanır.
  • Yaşlı depresif birey eğer kurumda kalıyor ise, bakım verenlerin (hemşire, yaşlı bakım elemanı, doktor, psikolog vb. tüm meslek elemanları) öncelikle yaşlılık dönemi ile ilgili tüm süreci iyi biliyor olmaları, eğitimlerini bu yönde -asgari düzeyde de olsa- almış olmaları önemlidir. Çünkü yaşlılık dönemi kendine özgü süreci olan bir dönemdir. Ve bu dönemde özellikle bakım verenlerin daha hassas, dikkatli, özenli, özverili, içten olmaları tüm yaşlılar için olduğu gibi özellikle depresyondaki bir yaşlı birey için biraz daha önem taşımaktadır. Yaşlının kendini güvende, değerli olduğunu hissetmesi, yaşadığı bu ruhsal durumu daha kolay atlatmasına yardımcı olacaktır.
  • Yaşlıda görülebilecek birçok kaybın (fiziksel, psikolojik, sosyal, bilişsel vb.) yaşadığı yaşlılık dönemine ait özellikler olduğu anlatılarak yaşadığı olumsuz ruhsal durumu gerçekçi bir şekilde kabullenip desteklenmesi sağlanmalıdır. Bu dönemi ve yaşadığı duygu ve düşüncelerini kabul eden yaşlı daha huzurlu, mutlu ve güven içinde olacaktır (Ekşioğlu, 2012).

SONUÇ

          Bu çalışmamızda yaşlılık kavramı ile birlikte yaşlılarda sık görülen ruhsal hastalıklardan olan depresyonu ele almaya çalıştık. Yaşlılık, gelişimsel bir dönem olup kendine özgü özellikleri ve süreci bulunmaktadır. Bu dönem tüm yönleriyle (fiziksel, tıbbi, psikolojik, sosyal vs.) bilindiği durumda hem yaşlı açısından hem de ona bakan kişi/kişiler tarafından süreç daha verimli ve sağlıklı ilerleyecektir. Ancak maalesef hala toplumumuzda “yaşlılıkta oluşan hastalıklar” yaşlılığın doğal sonucudur gibi algılanıp istenmeyen olumsuz sonuçlar görülmektedir. Yani yaşlılarda oluşan her türlü rahatsızlığın, hastalığın, değişimin onun yaşlı olmasına bağlıdır gibi yanlış bir algı ve bu yanlış algı sonucunda maalesef ciddi sonuçlar-ölüm gibi-olabilmektedir. Depresyon ciddi bir ruhsal rahatsızlık olmakla birlikte özellikle yaşlılarda görülen depresyonun belirtileri, yakınmaları biraz farklı olmaktadır. Bu nedenle yaşlının ailesi ya da bakım veren kişi/kişiler bu dönemi ve oluşabilecek değişimleri bilmeli ve hemen hekime başvurmalıdır. Başvurulan hekimin de özellikle yaşlı ruh sağlığı ile ilgili bilgili ve tecrübeli olmasında fayda bulunmaktadır. Çünkü yaşlılık depresyonu ciddi ve dikkat gerektiren bir rahatsızlıktır ve mutlaka hekim tarafından tedavi edilmelidir. Başvurulan depresif yaşlıyı, hekim ayrıntılı incelemeli; çünkü yaşlının depresyonu altta yatan başka bir hastalığın sonucu ya da başka bir hastalığa sebep olabilir. Mesela depresyon, demans gibi yaşlının bilişsel işlevlerini azaltabilir ya da belki yaşlının demansı vardır ve demans sonucu depresyon oluşmuştur. Burada önemli olan kişide olan belirtilere, yakınmalara bağlı olarak ayrıntılı öykü alıp, tetkikleri yapıp tanıya varmaktır. Eğer gerçekten depresyon tanısına ulaşılırsa deneyimli bir ekiple (geriatri alanında uzman hekim, psikolog vb.) depresif yaşlı kişi tedavi edilip, yakın takibe alınmalı. Burada yaşlının ailesi veya ona bakan kişilere de (evde ise bakıcısı, kurumda kalıyor ise tüm meslek elemanları) yaşlının hastalığı ve tedavi süreci anlatılmalıdır.

Yaşlıda görülen depresyon, tüm yönleriyle ele alınması gereken, özen, dikkat, tecrübe ve de mutlaka tedavi ve takip gerektiren bir durumdur. Bu nedenle özellikle sağlık kuruluşlarında geriatri birimi ile geriatri ekibinin oluşturulması ve bunun sonucunda yapılan tetkik, tanı ve tedavi daha sağlıklı ve faydalı bir süreç getirecektir.

Yaşlılık, bir hastalık değildir; değişimiyle, hastalıklarıyla, kısacası tüm yönleriyle insan yaşamının bir devamıdır.

KAYNAKÇA

Akdemir, N. ve Özdemir, L. (2006). Evde Bakım Hizmetleri ve Ülkemizde Yaşlı Sağlığı Hizmetleri. S. Arıoğul (Ed.), Geriatri ve Gerontoloji İçinde (s. 25). Ankara: Medikal & Nobel Tıp Kitap Sarayı.

Akın, G. (2006). Her Yönüyle Yaşlılık. Ankara. Palme Yayıncılık.

Aki, E. A. (2013). Yaşlılarda Depresyon ve Diğer Duygudurum Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi. I. B. Kulaksızoğlu (Ed.), Aile Hekimleri İçin Yaşlılık Psikiyatrisi İçinde (s. 1-9). Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri.

Amuk, T. ve Oğuzhanoğlu, N. K. (2003). Yaşlanma ve Depresyon. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 4, 113-121.

Atkinson, R., Atkinson, R. C. & Hilgard, E. R. (1995). Psikolojiye Giriş I. K. Atakay ve A. Yavuz (Çev.). İstanbul: Sosyal Yayınlar.

Aydın, B. (2004). Yayınlanmamış Gelişim Psikoloji Ders Notları. Haliç Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İstanbul.

Bayraktar, E. (1997). Deliryum, Demans, Amnestik ve Diğer Kognitif Bozukluklar. C. Güleç ve E. Köroğlu (Ed.), Psikiyatri Temel Kitabı (cilt 1) İçinde (s. 244). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Bilgin, F. Ö., Tamkoç, B. ve Aydoğdu, Ö. (2021). Türkiye’de Yaşlılara Yönelik Hizmetlerin Yerinde Yaşlanma Yaklaşımıyla Değerlendirilmesi. Sosyal Politik Çalışmaları Dergisi, 53, 963-977.

Bilir, N. (2006). Türkiye’de ve Dünyada Yaşlılarda Demografik Özellikler. S. Arıoğul (Ed.), Geriatri ve Gerontoloji İçinde (s. 3). Ankara: Medikal & Nobel Tıp Kitap Sarayı.

Bilir, N. (2018). Yaşlılık Tanımı, Yaşlılık Kavramı, Epidemiyolojik Özellikler. A. Ertürk, A. Bahadır ve F. Koşar (Ed.), Yaşlılık ve Solunum Hastalıkları İçinde (s. 13-31).

Büyükgök, D. ve Kulaksızoğlu, B. I. (2021). İleri Yaş Depresyonu. Z. Ülger, Ü. D. Erdinçler ve M. A. Karan (Ed.), Geriatri Yaşlı Sağlığı ve Hastalıkları İçinde (s. 713). Ankara: Akademik Geriatri Derneği.

Cangöz, B. (2006). Bellek, Bilişsel (Kognitif) İşlevler ve Yaşlı. S. Arıoğul (Ed.), Geriatri ve Gerontoloji İçinde (s. 935-937). Ankara: Medikal & Nobel Tıp Kitap Sarayı.

Cankurtaran, E. Ş. ve Cankurtaran, M. (2006). Yaşlılarda Depresyon. S. Aroğul (Ed.), Geriatri ve Gerontoloji İçinde (s. 937-938-999). Ankara: Medikal & Nobel Tıp Kitap Sarayı.

Çakmak, D. ve Saatçioğlu, Ö. (2003). Yüksek Lisans İçin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. İstanbul: İstanbul Ticaret Üniversitesi.

Davison, G. C. & Neale, J. M. (2004). Anormal Psikolojisi. İ. Dağ (Ed.). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.

Eker, E. (1998). Yaşlılık Psikiyatrisi. C. Güleç ve E. Köroğlu (Ed.), Psikiyatri Temel Kitabı (cilt 2) İçinde (s. 1264-1265-1275). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Ekşioğlu, N. R. (2012). Yaşlılarda Sık Görülen Psikiyatrik Hastalıklar / Depresyon (Psikolojik Yaklaşım). I. B. Kulaksızoğlu, N. Yücel, H. K. Akyüz ve R. N. Ekşioğlu (Ed.), Yaşlıya Psikolojik Destek Kitabı İçinde (s. 43-52). İstanbul: İBB Basımevi.

Eren, İ. (2020). Yaşlılarda Depresif Bozukluklar. İ. Eren (Ed.), Geriatrik Psikiyatri İçinde (s. 21-45). Ankara: Akademisyen Kitabevi.

İşcen, P. (2006). Yaşlılıkta Görülen Depresyon ve Psikososyal Yönleri. 65 Yaş Üzeri Yaşam Rehberi İçinde (s.59-60). İstanbul: Meditime Yayını.

Karagöz, M. (2012). Yaşlılarda Sık Görülen Psikiyatrik Hastalıklar / Depresyon (Tanı-Semptom). I. B. Kulaksızoğlu, N. Yücel, H. K. Akyüz ve R. N. Ekşioğlu (Ed.), Yaşlıya Psikolojik Destek Kitabı İçinde (s. 29-39). İstanbul: İBB Basımevi.

Kaya, B. (1999). Yaşlılık ve Depresyon- I: Tanı ve Değerlendirme. Türk Geriatri Dergisi, 2(2), 76-82.

Köroğlu, E. ve Aydemir, Ö. (2012). Psikiyatride Kullanılan Klinik Ölçekler. Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Onat, Ü. ve Çevik, B. B. (2006). Türkiye’de Yaşlılara Yönelik Hizmet Veren Kuruluşlar ve Özellikleri. S. Arıoğul (Ed.), Geriatri ve Gerontoloji İçinde (s. 61-63). Ankara: Medikal & Nobel Tıp Kitap Sarayı.

Özaşkınlı, S., Öztürk, Ö., Eraslan, D. ve Bora, E. (2005). Yaşlılık ve Psikiyatri. İzmir: Çelikkol Yayıncılık.

Sivrioğlu, Y. ve Kırlı, S. (2001). Depresyon-Demans Ayırıcı Tanısı. Demans Dergisi, 1, 37-41.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil